Suzanne Collins’in yazdığı Yeraltı Günlükleri serisinin
dördüncü kitabı. Öncelikle kitapta finale büyük bir hazırlık yapıldığını
söylemek istiyorum. Çünkü sonu diğer ilk üç kitabı gibi bitmiyor. Tam benim
sevdiğim türde bir son var. Son kitabı okumak için yanıp tutuşuyorsunuz desem
yeridir.
Öncelikle kitap hakkında kişisel görüşlerime gelirsek
nedense başları beni sıktı. Diğer üç kitapta böyle olmamıştı ama belki bu
kitabın başlarında tam bir kehanet olmadığı için beni sıkmış olabilir. Kitabın
Türkçe çevirili ismi spoiler içeriyor zaten! Sır Kehanetini daha sonra
keşfediyorlar kitapta ama çevirmenimiz sayesinde Sır Kehanetini öğrendiğimiz
zaman pek bir heyecan hissedemiyoruz. Kitabın İngilizce özgün adı “GREGOR AND
THE MARKS OF SECRET” yani “GREGOR VE SIR İŞARETLERİ”.
Kitabın yüzüncü sayfalarına yaklaştıkça zaten sır işaretleri
denen şeyler ortaya yavaş yavaş çıkmaya başlıyor.
Sırf kitabın isim birleşimi
(kombinasyonu işte) bozulmasın diye “Sır Kehaneti” koymuş olduklarına
inanıyorum ben. Zaten bu kitapta 312 sayfa ve diğer kitapları gibi 20 TL.
Pegasus iyice gözümden düştü.![]() |
Bu gerçekten harika bir çalışma olmuş. Tek kelimeyle BAYILDIM! |
Kitabın beğendiğim yönlerine gelecek olursak ilk yüz
sayfadan sonra sıkılmamaya başladım ben. Çünkü gerçekten olaylar akıcılık ve
heyecan kazanmaya başladı. Kitabın sonlarına doğru birisi ölüyor. Kim olduğunu
söylemeyeceğim ama ben onun yerine başkasının ölmesini bekliyordum neyse ki o
ölmedi. Orayı okuduktan sonra kitabı bırakıp ağladım zaten. Ölmese de olurdu
bence. Bu arada Luxa ve Gregor’u shiplemem hala sürüyor ve sanırım son kitapta aşk
ortaya çıkacak! 12 yaşında çocuk oldukları için yazar belki onları sevgili
yaptırmaz gibime geliyor ama kitabın sonlarında “10 yıl sonra..” gibi bir şey
koyarsa olabilir *UMARIM OLUR!!!*.
![]() |
Ve işte karşınızda iğrenç Türkiye kapağı. |
Kitabın sevmediğim yönleriyse başları oldu. Sanki olaylar
biraz yavaş gelişiyor. Belki sıkılmamın sebebi kendimde olabilirim çünkü
kitabın başlarını okurken çok sık dikkatim dağılıyordu. Bunun sebebi de
söylediğim gibi akıcılık sorunu olabilir. Ama olayın içine girdikten sonra
müthiş bir hız kazanıyor. Konusu kemirenleri *yani fareleri* kemirgenlerden
*yani sıçanlardan* korumak ve onları yaşatmak. Zaten kitabın arka kapağında da
yazıyor merak etmeyin spoiler vermiyorum. Aslında üçüncü kitapta biraz fazla
açlık çekmişlerdi ama neyse ki o kadar aç kalmıyorlar. *Şimdi neden kemirenleri
kemirgenlerden korumaları gerektiğini anlatacağım spoilersız olacak isterseniz
okumayın*.
Luxa farelere yardım edeceğine dair yemin ediyor ve bu
yüzden böyle başlıyor. Onlara yardım etmesi gerekmiyor mutlaka ama kendisi bunu
yapmak istiyor. Çünkü *SPOILER* Üçüncü kitapta fareler ona yardım etmişti ve
Luxa’da bunu bir borç olarak görüyor. Kitabın ortalarında onların hepsinin
sıçanlar tarafından öldürülmüş olduğunu görünce sıçanlara karşı bir savaş
açıyor. Böylece son kitaba zemin hazırlanmış oluyor. *SPOILER SONU* Sır
kehaneti kitabın sonlarına doğru ortaya çıkıyor ve ona sır kehaneti denmesinin
nedenini gayet mantıklı bir şekilde anlıyoruz. Ben onun kehanet olabileceğinden
şüpheleniyordum zaten.
Kısaca kitabı beğendiğimi söylemek istiyorum. Ama diğer ilk
üç kitabı okurken başlarında hiç sıkılmayıp bunda sıkıldığım için puan kırmayı
düşünüyorum. Bu yüzden kitaba
VERDİĞİM PUAN: 4/5!
Yorumlar
Yorum Gönder